Damlaa damla birikti karanlıklar,bitimsiz oldu sonra…Çıkmaya çalıştım bu dipsiz kuyudan.Tutundum yanlara,çekmeye çabaladım kendimi; yukarıya…
Yapamadım…
Daha düşüşüme anlam veremiyorum,burdan nasıl çıkarım?
Çarpıp çıktığın kapı aralığında tutsaktım en son…Mevsim değişti sandım,meğer sana üşümüşüm.Sonra efkar bastı evi,dağıttım biraz ortalığı…Baktım yalnızlık boyumu aşmış,bende anılarla vedalaştım.
Her vedada ölür mü bi’ parçası insanın?
Ölürmüş…
Mevsimlerde hazandı ama yapraklar düşmemişti daha.
Ellerimde bir terkediş,mıhlandım sokağa…
Buruk bir gidiş duruyordu orta yerde ve ben kabullenmiyordum.
Koşar adım geçtim ışıklı caddelerden,sokağının dönemecine kadar soluk bile almadım sana gelirken.Kapıyı açınca gördüm seni -belki görmesem daha iyiydi-
Gidiyorum diyordu gözlerin ve ben durduramıyordum bakışlarını…
Mevsim sana ayazdı,rüzgar birbirine kattı ortalığı…
Uğultusu sağır etti kulakları,bense duymuyordum kendi çığlığımı haykırmaktan
Sen duyuyor musun?
Yerlebir oldu eşyalar,hepsi birer birer attı kendini yere.Benim gibi…
Engel olmak istemedim gidişine hiç,benim korkum kendime…
Debeleniyor aramızda ayrılık kal diye,ben onu çekiyorum yolundan…
Kendime bavulunda yer ararken yakalıyorum beni,ve utanıyorum
Firar saatlerime saklanıyorum sonra,usulca alıkoyuyorum bedenimi ayaklar altından…
Tek kelime etmesende anlaşılır sözlerin.Bir eksiliş oluyorsun ses etmeden ömrümden…
Hadi vedalaş kendinle içimde
Bir güle güle yok mu bana
(Ç)ok mu?
Yaprak misali düştüysem başaşağı,
Ve tutunamadıysam
Hatta ağladıysam bir yandan
Gücüm yettiğince bir hevesle kaldırdıysam başımı
Son seslenişiydi bu nefesimin,
Sana dairliğimin son perdesiydi…